2 Temmuz 2009 Perşembe

Açık mektup



Sevgili Mesut,

2 gün önce oynanan İngiltere-Almanya UEFA U21 şampiyonası finalinin gollerini anca izleme şansı buldum.

Sana önceki helallerimin üstüne bir kez daha helal diyorum. Hatırlarsan ilk helalimi, sana doğa tesadüfü olarak bir ana ve bir baba sağlayan Türkiye yerine, seni besleyip yetiştiren ülkenin milli takımını seçtiğin gün demiştim. Bu kez helalimi finalde 2 asist ve şansa da olsa attığın bir golle taçlandırdığın U21 şampiyonası performansın sonrası aldın.

Bu yaştan 'winner'lar arasındaki yerini aldın. Daha 20 yaşındasın, kaybetmiş olsan da UEFA kupası finali oynadın, DFB-Pokal ve UEFA U21 turnuvası kazandın. Unutma Zidane dedikleri adam bile hiç UEFA kupası kazanmadı, Şampiyonlar Ligi için 30'una kadar bekledi.

Seneye Dünya Kupası'nda herkesin gözü üstünde olacak, atacağın attıracağın gollerle belki Barcelona, belki Manchester United yollarını tutacaksın. En aşağıda göreceğin adam ise evinde oturup, seni hegemonyası (aslında egomaniası) altına alamadığından çekirdek diye kendi tırnaklarını yiyor olacak. Yediği her tırnak için Türkiye'de seninle atan milyonlarca olmasa da binlerce kalp olacak.

Durmak yok yola devam,

Tuncay

2 yorum:

serkan dedi ki...

everything is clear on the tabeleee
=)

Adsız dedi ki...

Tuncay, şahane ifade etmişsin.

Mesut'un Alman Milli Takımı'nda oynaması kadar doğal bir şey yok, onlar yetiştirdiler, onlar oynatacaklar. Bizse deyim yerindeyse "beleş"in peşindeyiz. Ne güzel, onlar yetiştirsin, biz faydalanalım. 2.5 milyondan kaç tane futbolcu çıkıyor, 70 milyondan kaç tane çıkıyor bir bakalım. Daha doğrusu bakmayalım. Reziliz çünkü futbolcu yetiştirmede.

Ya durum tam ters olsaydı. Yani biz Türkiye'de Alman'ları yetiştirseydik ve onlar gidip de Alman Milli Takımı'nda oynasaydı en berbat şekilde kıyameti koparmaz mıydık? Kontrolümüzü kaybeder, Alman'ları toptan döver, sonra da sınırdışı ederdik herhalde.

Kendi yetersiz icraatlarını örtbas etmek için Mesut'u neredeyse vatan hainliği ile suçladılar. Tabii oldum olası hamaset edebiyatıyla uyutulmuş ve uyutulmaya devam edecek geniş halk yığınlarını milliyetçilik üzerinden kışkırtmak ne kadar kolaydır değil mi?