29 Ekim 2009 Perşembe

Şampanya Dahil Mi?


Wolfsburg maçının bilet fiyatları açıklandı ve en ucuz bilet 75 TL. Aynı gün oynanacak bir başka ŞL maçı olan Manchester United - CSKA maçında Old Trafford'taki en ucuz bilet 27 Pound (yaklaşık 67 TL). Üstelik eğer yaşlıysanız bu fiyatın yarısına orada yerinizi alabiliyorsunuz.

Türkiye ile İngiltere'nin kişi başına düşen yıllık gelir hususunda birbirlerinden ne kadar farklı olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım.

Wolfsburg maçının biletine yukarıdaki gibi bir şampanya dahil mi?

23 Ekim 2009 Cuma

Alemin Kralı Geliyooor!!!


21 gündür vatanımızı korumak için canını dişine takıp sabah akşam demeden nöbet tutan cefakar Mehmetçik K.T.Tekle yarın 07.30 itibariyle Bursa sınırlarına girmiş olacak. Tüm yurt genelinde ve yavru vatanda kutlamalar başlasın :))

22 Ekim 2009 Perşembe

Bıçağın İki Yüzü



Wesley Snipes'ın efsane üçlemesinin türkçe karşılığı: Bıçağın iki yüzü...

Ege'nin de değindiği, benim dün gece kırmızıyı görmemle birlikte aklıma çakılan durumu ifade edebilir belki.. Grafite'nin olmayışına sevinirken Martins'in; Ferrari ve Sivok'un içinden "fifa serilerindeki hızlı koşma tuşuna basılmış deli dana" gibi geçişine üzülmek..

"Zannedersem tek eksiğin..." dediğinizi duyar gibi oluyorum, evet o noktaya gelene kadar düzelmesi gereken o kadar çok mesele var ama yine de bu kart bize ayrı bir aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık durumu yaşatacak gibi...

Yeşiller ve Siyahlar Bölüm I


Maçtan önce Beşiktaş'a "acıyan", acıma hissiyatı içerisine girip bilumum terbiyesizlik ve makara yapan herkes şimdi gitsin soğuk su içsin, hatta yetmez... Soda içsin. Yetmiyorsa elimde mide hapları var. Tesirli olur.

Saha dışında gözüne gözlük isteyen, geçen sene Arsenal karşısında onsekizinden çıkamayan Fener ile bu sene Anderlecht karşısında başı dönen Sivas'ı unutan bazıları ise bir yerde maça dair şöyle buyurmuşlar:

"...en son ne zaman bir türk takımı avrupa arenasında bu kadar acz içersinde oynadı şahsen hatırlamıyorum."

Yanlış anlaşılmasın. Beşiktaş iyiydi demiyorum. Dün geceki Beşiktaş oyunun genelinde kötüydü. Noat Samisa'nın ilgili maç postuna, o daha yazıyı tam yazmadan şöyle bir yorum yapmıştım. Aynen aktarıyorum:

"Ben iyimser bakamıyorum maalesef.

Felaket ikili İbrahim Kaş ve Rüştü geçmiş maçlardan aynen rezil bir şekilde devam ettiler. İbrahim Kaş'ın Getafe'de niye kendine yer bulamadığı çok net. Bir oyuncu bu kadar temel futbol bilgisi yoksunu olabilir mi? Oluyormuş. Her maç aynı terane, her seferinde aynı hamle hataları. Wolfsburg'un sol tarafını parlattı. Yazıklar olsun... Sağımızdan yürüyerek kaç tane "gollük" orta yaptılar sayamadım. Rüştü ise her maç şöyle bir çıkayım hava alayım dercesine çıkıp ödümüzü koparmasa... Böyle giderse sıkı bir dayak yiyip "malulen emekli" olacak.

Maçın başında Wolfsburg, santraforlarını yay civarından orta çizgiye doğru çekip sürekli defansın arkasına adam kaçırmaya çalıştı. Az kalsın başarılı oluyorladı. Kasımpaşa maçında da görülen bu zaaf, basit ama çok önemli bir problem olup çözümü bulunmazsa başımızı epey ağrıtır. Bu bağlamda savunmada adam kovalatmak nasıl bir mantıktır, ciddi bir açıklamaya ihtiyacım var.

Deli, işini yapmaya çalıştı ama Wolfburg'un dümdüz sağ bekini durdurmak maharet değil, nitekim sonradan oyuna giren Dejegah epey rahatsız etti o tarafı, çok kolay çalımlar attı. Olmaz, olmaz, olmaz... İsmail Köybaşı'dır bu takımın sol beki. Sağ da Ekrem'in.

Grafite'nin atılacağını hiç sanmıyordum ki Rosetti gözünü kırpmadan onu oyundan attı. Maçta beni en çok şaşırtan şey de bu oldu.

İnönü'deki maç çok zor. Wolfsburg'un bize göre daha ciddi pozisyonları vardı. Grafite'nin olmayacak oluşu bizim stoperlere fizik mücadele bakımından uğraşacakları adam sayısının eksilmesi açısından iyi olacak, daha az boğuşacaklar. Ama Martins tam bir deplasman forvetidir. 1-0 olsun bizim olsun tarzında sabırlı oynamazsak, fena üzerler. İnönü'de önce gol yememeliyiz. Sonrası? Sonrası, Denizli'nin süreceği kadroya ve Bobo ile Nihat'ın nasıl oynayacağına bağlı. Daha doğrusu "rahatlarını" biraz bozmalarına...

Çok önce, "Cisse'yi arayacaksın, M.Demirkol da hayatının en büyük gaflarından birini yapacak" deseler inanmazdım, zira Fink rezil ötesi oyunu ile Ferrari ise Zago'nun daha iyisi bir istikrarlı performans ile devam ediyor."

20 Ekim 2009 Salı

17 Ekim 2009 Cumartesi

Uyan!


Kartallar Yalnız Uçar!
15.10.2009 15:17:00

Her Beşiktaş taraftarının önce kendisine bireysel olarak şu soruları sorması gerekiyor:

Harçlığından arttırdığı, maaşından ayırdığı parasıyla biletini-kombinesini alan, Kartal Yuvası'ndan aldığı lisanslı ürünle renklerine katkıda bulunan bir taraftar, 30-40 kişilik "organize suç örgütleri"nin yönetimine ve kontrolüne girmek, hiç sorgulamadan biat etmek zorunda mıdır?

"Bugün alkışlanacak!" buyruğunu aldığında, alkışlamak,
"Bugün protesto edilecek" buyruğunu aldığında, protesto etmek,
"Sus!" denildiğinde susmak, "Konuş!" denildiğinde konuşmak zorunda mıdır?

Kendi özgür iradesini, o 30-40 kişilik "organize suç örgütleri"nin kontrolüne terk etmek zorunda mıdır?

Kimdir bunlar?

Eğitimleri nedir?

İş-güç sahibi midirler?

Kimdir?

Hayatları boyunca bir kez bile ceplerinden bilet parası ödeyerek kulüplerine katkıda bulunmuşlar mıdır?

Bir kez dahi ceplerinden para ödeyerek lisanslı ürün satın almışlar mıdır?

Kimdir bunlar?

Tek tek, isim isim saysan, üst üste toplasan, kaç kişidirler?

Gerçek taraftarın renk sevgisini uydurma hikâyelerle sömürmekten, sülük gibi yapışarak kulüp imkânlarıyla semirmekten başka ne yapmaktadırlar?

Onlar olmasa tribünler sessiz mi kalacaktır?

Kimse tezahürat yapamaz, takımına destek veremez mi olacaktır?

Kimdir bunlar?

Karaborsadan, uyuşturucuya, taklit üründen, dolandırıcılığa kadar her işe bulaşan bu 30-40 kişilik "organize suç örgütleri" parasıyla, yüreğiyle, sevgisiyle takımına destek vermeye gelen gerçek Beşiktaş taraftarına daha ne kadar hükmedecektir?

"Biz Beşiktaş taraftarını robot gibi kullanırız! "Sus!" deriz, susarlar... "Bağır!" deriz, bağırırlar! "Destekle!" deriz, desteklerler! Düşünmeye, farklı bir düşünce dile getirmeye kalkışırlarsa seslerini keseriz! Yazdıklarını ışık hızıyla kaldırır, yok ederiz! Milli Güvenlik Kurulu gibi bildiri yayınlar, harfiyen yerine getirmelerini denetleriz!" söyleminde bulunma gücü nasıl elde edilmekte ve nasıl her türlü pazarlıkta kullanılmaktadır?

Kulüp imkânlarıyla yurt dışı seyahatlere gidilip, 5 yıldızlı otellerde, kimlerin sırtından, kimlere hükmetmenin karşılığı olarak konaklanmaktadır?

Olayın bir tribün kavgası olmadığının, 30-40 kişilik "organize suç örgütleri" arasındaki sadece ve sadece bir rant paylaşma kavgası olduğunun farkına ne zaman varılacaktır?

Biletini alarak takımını izlemek için tribünde yerini alan Beşiktaş taraftarı "özgür iradesinin" bu çeteler tarafından "pazarlık sermayesi" olarak kullanılmasına daha ne kadar izin verecektir?

Olay: "Şu yönetici şu kadar bilet verdi!", "Şu adamları bunlar içeri soktu!" meselesi değildir.

Olay: İktidarlar, başkanlar, yöneticiler değiştiği halde, yerinden hiç kıpırdamayan, hep iktidarda kalan, iktidarla beslenen, semiren, kulübün "siyah-beyaz" kanını emen o 30-40 kişilik "organize suç örgütleri"nin varlığıdır.

Bu çetelerin uzantıları her yerdedir.

30-40 kişilik "organize suç örgütleri" bugün kavga eder, yarın el sıkışır rantı birlikte yerler...

Ve bu el sıkışmaya, bu "ihale" paylaşımına hiç utanmadan, yüzsüzce "Beşiktaşlılık" süsü verirler..

Sermayeleri, adam kullanmaktır.

Sermayeleri, özgür iradeleri tahakküm altına almak ve çıkar karşılığı kiralamaktır.

Sermayeleri, yalan, dedikodu, iftiradır.

Sermayeleri, bilgi kirliliğidir.

Sermayeleri, alçakça ve kahpece gerçekleştirmekten çekinmeyecekleri saldırılardır.

Şiddettir...

Uzantıları her yerdedir... Medyada, yönetici koltuklarında, kongre farelerinin portföyünde, her yerde...

Son bir haftadır Beşiktaş taraftarından aldığım yüzlerce, binlerce e-mail beni inanılmaz şekilde umutlandırdı.

Bu, 30-40 kişilik "organize suç örgütleri"nin toplumun büyük bir kesiminin gözünde artık deşifre olmuş olmaları umut vericidir.

Çözüm, tek ve KALICI ÇÖZÜM:
Maaşından ayırdığı parasıyla biletini-kombinesini alan, Kartal Yuvası'ndan aldığı lisanslı ürünle renklerine katkıda bulunan BEŞİKTAŞ TARAFTARI'nın ÖZGÜR İRADESİNİN KULLANILMASINA, BAŞKALARI TARAFINDAN İHALEYE ÇIKARILMASINA, KİRALANMASINA ASLA İZİN VERMEMESİDİR!

Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar

Güneş yalnız da olsa etrafa ışık saçar

Üzülme doğruların kaderidir yalnızlık

Kargalar sürü ile KARTALLAR yalnız uçar!

***

Dip Not:

Önce Başkan Yıldırım Demirören, ardından başkan adayı Murat Aksu aynı söylemde birleştiler:
"Tribünler temizlenecek!"

Söylem önemlidir, ama söylemle eylem bir olursa bizim için geçerlidir.

Yaparlarsa, kendilerine yaparlar...
Yapmazlarsa, başkan olabilirler, ama İKTİDAR OLAMAZLAR!

Bekleyeceğiz, göreceğiz...

Tuğrul Yenidoğan


http://www.medyaspor.com/v02/Columnist.aspx?ColumnID=538

14 Ekim 2009 Çarşamba

Kimliğiniz


Sizin logonuz bu değil mi? Hani hep iddia ettiğiniz gibi anarşistsiniz, isyankarsınız. Mevzuda geri vitese takmazsınız.

Ama "abiler" vardır hep onlara biat edilir, çünkü onlar "Kapalı"yı ne kavgalarla kazanmışlardır. Biat ve anarşizm... Epey deneysel...

Mehmet Yıldız, 30 metreden kafa golü atar. Yönetim bütün stat tarafından istifaya davet edilir, bir tek sizler sesinizi çıkarmazsınız. Geçmişte hata yaptığınızdan dem vurur, "Sabote etmeyelim." dersiniz. Evet Beşiktaş her anlamda batıyordur ve batırılıyordur. Siz de bunu sabote etmek istemezsiniz. Mafya ile ilişkileri meydanda birisi menajer yapılır, ilk tepki pankartını cebren indirirsiniz ve gider mafyadan özür dilersiniz. Demagoji aynıdır, "Destek"tir, "Abiler"dir, "Yapmayalım sabote etmeyelim"dir. Nasıl olsa her şey mübahtır değil mi?

Kırmızı-siyahlı çapulcular tribünü terörize eder, protestocular dövülür ama sizden tek söz duyulmaz. Arada siz de dayak yemişsinizdir ama nedense bu skandalı protesto etme için hiçbir bildiri yayınlamazsınız, sizden hiçbir hareket gelmemiştir. Susuyorsunuzdur. Nedense...

Demirören'in tribün temizleme açıklamasının hemen ardından bugün bir bildiri yayınlarsınız. Takıma dönüyormuşsunuzdur. Protesto yapmayacak, takımı destekleyecekmişsinizdir. Bence de(!)

"Herkesi bazen, bazılarını ise her zaman kandırabilirsiniz. Ama herkesi her zaman kandıramazsınız."

Sizin logonuz yukarıdaki değil, aşağıdakidir.

10 Ekim 2009 Cumartesi

BSG Erdal Keleş

Terbiyesizin röportajı:
http://spor.ekolay.net/haber.asp?PID=2630&HaberID=651648

nereden başlasam bilemedim..Allah bizi bunlardan korusun..

6 Ekim 2009 Salı

Dicle Hocam...


..ve sonra,birşey oldu.
kendimi bıraktım.
bu çok iyiydi.
unutulmuşlukta kaybolmak...
karanlık, sessiz ve tamamen.
özgürlüğü bulmuştum.
bütün umudunu kaybetmek özgürlüktü


Oscar

Malum meseleler hakkında şu an bir çok kaynaktan inanılmaz bir bilgi akışı var. Kongrelerin video kayıtlarına kadar girilmiş durumda ve söyleyecek çok şey var ama bu bıkkınlığımı atamadım üzerimden bir türlü ve şimdilik sadece izliyorum, tıpkı Itır Esen gibi..

Blog'un sessizliğini beni bu gün gülümseten nadir bir gelişmeyle bozmak istedim..Oscar Cordoba öyle ya da böyle tekrar milli takıma çağrılmış..yaş 39..

seni gönderenlere de selam olsun..