22 Aralık 2010 Çarşamba

Delikanlı VACD'ciler..

































Biz de istiyoruz kardeşim :) Bertan ve Ege bu sese kulak verin...

20 Aralık 2010 Pazartesi

Batuhan ve Mustafa Hoca























Mustafa Denizli'nin Batuhan hakkında düşüncelerini ilk duyduğumda kendisine olan sempatim biraz daha artmıştı. Bu sempatinin büyük bir sevgiye dönüşme anı ise Mustafa Hocanın düşüncelerini icraata döküp Batuhan'ı takımdan uzaklaştırmasıyla başlar. Altyapı fetişisti sevgi pıtırcıkları hemen ağlamaya başlamıştı "aman hoca geleceğimizi satıyorsun, 2 sene sonra 8 milyon € verip alırız bu adamı" vs..
Gelinen noktada bir kez daha Mustafa Hoca'nın haklı çıktığını üzülerek görüyoruz. Efsane LigTV ropörtajlarının yanına bir de yeni şerefsizlik eklendi. Bu kadarına da pes diyorum artık. Sakatladığın adam yerde yatarken attığın gölün sevincini yaşayacak kadar alçak bir adammışsın.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Geçmiş Olsun Holosko


















Bitmesin dertler tamam mı...bitmesin..

Zor Dostum Zor...

Yıllarca ülkede kariyer yapan futbolcu ve teknik direktörleri aldıkları ücretler ve bizlere göre yaptıkları katkılar ölçüsünde eleştirdik. "Bu adam bu kadar para kazanmayı hak ediyor mu?", "Günde şu kadar saat çalışan bir insan başka hangi ülke ve meslekte bu parayı alır" benzeri bir çok soruyla yüzlerce oyuncu ve hocanın altından girdik üstünden çıktık. Kimine "bu adam da oyuncu mu, ben o kadar şans alsam 5 gol 5 asist yapardım", kimine de "o oyuncuyu çıkarıp şunu alamıyorsan senin hocalığın batsın" dedik.

Vurdumduymaz oyuncular, hocalar gördük. Bencil, yeteneksiz, kibirli...bir futbol takımı için zararlı olgular hepsi..bunları da yaşadık ve tepki gösterdik ama çoğu zaman bu işin ne kadar zor, hele ki ülkemizde ne şartlarda icra edilmeye çalışıldığını unutarak tepkiler verdik.

Beşiktaşı düşünüyorum gözlerim kapalı..Yepyeni bir heyecan yaratılmış sezon başında. Bana göre çok yerinde bir hoca getirtilmiş takımın başına ve bu bir iddia üzerine yapılmış: "modern futbolun gereksinimlerini yerine getirecek bir oyun planı oturtmak". Çok heyecan verici iki büyük transfer yapılmış ve bir şekilde sezonun yarısına gelmişsin. Uefa'da devam ediyorsun ve kabul edelim ligde havlu atmışsın. Türkiye kupası da eh işte..
Kağıt üstünde Beşiktaşı hemen başarız olarak nitelendirebilirsin. Kişinin bakış açısına göre bu değişir. Bana göre Arsenal son 5 senede çok başarılıdır (bu hep yazmak istediğim ayrı bir yazı konusu inşallah ona da sıra gelecek) başkasına göre çok ciddi anlamda başarısızıdır zira son 5 senesinde kupası yoktur. Ama "aklı başında" adleddiğimiz mecralarda konuşulan ve yazılanlara tanık oldukça bu işin hakikaten ne kadar zor olduğunu daha iyi idrak ediyorum, Schuster'e ve oyuncularımıza kolaylıklar ve sabır diliyorum.

Şu an Beşiktaşı hunharca eleştiren, hocanın hocalığını, oyuncunun karaktersizliğini bırakmayan insanları da bazı gerçekleri düşünmeye davet ediyorum ve ne istediklerine artık karar vermelerini istiyorum.

Beşiktaş ortalama iki senede bir şampiyon olan bir takım mı? Bu sene şampiyon olamazsa o yüzden mi başarısız?
Beşiktaş her sene altyapıdan 3 genç yıldızı adayını takıma monte eden hocalara sahipti, Schuster o yüzden mi başarısız?
Beşiktaş her sene oyunu rakip sahaya yıkan, ağzınızdan salyalar akarak izlediğiniz "Barcelona futbolu" oynuyordu da bu ekip bu sene bunu bozduğu için mi başarısız?
Bu kadar çok sakat ve eksik oyuncunun olduğu bir kadro (bu yazıyı yazdığım esnada Holosko'nun sakatlık haberi de geldi) eldeki imkanlar dahilinde sahaya sürülen bir onbir ile oynadığı için mi başarısız?

Evet, bana göre de Beşiktaş başarısız hem de çok başarısız. Peki ama neden? ligdeki konumu, rakiplerine puan kaybettiği için mi? HAYIR!

Artık ciddi anlamda "Beşiktaş-Beşiktaşlı için başarı nedir?" sorusunu tartışıp bunun üzerine gitmek zorundayız.
Quaresma ve Guti transferleri, şampiyonlar ligi ve La Liga gediklisi bir hoca ile birleşince beklenti de artmış oldu. Yanyana bu üç ismi yazan insanlar 4. kelime olarak Türkiye kupasını yakıştıramadı kendilerine! Herkesin dilinde bir UEFA kupasıdır gidiyor. Çok net ve kalben söylüyorum; UEFA kupasını zerre kadar istemiyorum, bu sene bu kupayı alsak bile (alamayacağımızı tabii ki biliyorum) kesinlikle bir başarı unsuru olamaz.
Önümüzde çok güzel örnekler var, yine başka bir yazı konusu olmasına rağmen, yazımın son kısmına geçmeden önce değinmek istiyorum.

Galatasaray, Fulham ve Shaktar. Galatasaray ve Shaktar kupayı aldılar, Fulham finalde kaybetti. Şu soruları soralım: Fulham bu kupayı alsaydı 10 senelik planlarında ne değişecekti. Shaktar o kupayı alamasaydı kulüp şu anki seviyesinden ne kadar uzaklaşacaktı? Galatasaray o kupayı almış olmasına rağmen çok uzun süre de değil, hemen ardından hangi mantalitenin sonunda ne durumlara düştü? Bunların hepsi ayrı bir yazı hak edebiliyor ama en azından aklımdaki biraz anlatabildiğimi umuyorum.

Arkadaşlar; Şu anda bu takımı, bu oyuncuları ve bu hocayı yerden yere vurarak enerjimizi yanlış noktalara kanalize ediyoruz. Beşiktaşın şu an hala bir planı yok, projesi yok, stadı yok. Farkındaysanız sürekli bir takrara girmiş durumdayız ve formülümüz çok basit: hocayı yolla-oyuncu yolla-oyuncu yolla-bir kaç yönetici istifa edebilir arada-hocayı yolla. Bu gidişatın bize bir şey katmayacağı çok açık, tıpkı önümüzdeki acı tablo gibi: 320 milyon TL borç ve en kötüsü bunun 90 milyonunun tek bir isme olması!

Beşiktaşı annesi gibi, karısı gibi, sevgilisi gibi seven Beşiktaşlılar! Artık tek tek oyuncular üzerinden, hocanın yanlış kararları üstünden kahrolup Beşiktaşa üzülmeyi bırakalım. Bundan çok daha ciddi olan sorunlarımızı görelim. Bu takımın yeni bir stada kavuşması için elimizden geleni yapalım. 2012 Kriterlerine yaklaşabilmek adına ekonomik anlamda yapabileceğimiz bütün kesintileri yapalım. Her sezon hatta ara transfer sezonlarında bile yabancı transferi beklentilerimizi bırakalım. Alt yapıdan yetişen oyuncular yeteneksiz bile olsalar oynadıklarında garipsemeyelim, kızmayalım. Benim için futbolcunun yerlisi-yabancısı, yaşlısı-genci, altyapıdan yetişeni-transfer olanı yoktur diyelim. Fiyat-performansa bakalım ve Necip'in Ersan'ın, Ali'nin, Onur'un takımdaki konumlarını biraz da böyle, bize olan maliyetleri ölçüsünde verdikleri üzerinden değerlendirelim.

Artık boş hayalleri bırakılım, her mali kongre sonrası yüzümüze tokat gibi çarpan gerçekleri dikkate alalım ve bu takımı, oyuncuları, hocayı eleştirmeyi bırakıp büyük resme bakalım: Beşiktaş nereye gidiyor? Beşiktaşın bu plansız-projesiz-stadsız derbeder hali nereye kadar devam edecek ve buna kim dur diyecek?




2 Aralık 2010 Perşembe

Sen Ay'a Ben Yaya...

Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, Barcelona gibi takımları büyük sponsorluklarla yakalayabileceklerini söyledi.

Kendisine mevcut durumu aşağıdaki gibi aktarmak isterim! Anlarsa tabii...