28 Mayıs 2012 Pazartesi

Kaptan

Fikret Orman yönetiminin özellikle mali anlamda nasıl çok zor bir görevi üstlendiğinin farkındayım. Fakat geçen sekiz yılda sadece mali anlamda saçmalıklar yaşanmadı. Yönetimin saçma sapan demeçleri, çeşitli yöneticilerin karaktersiz davranışları saygınlığımıza gölge düşürdü. Bu arada takım kaptanlığı da bu yozlaşma furyasından nasibini aldı. Fener'e karşı tek maçlığına kaptan yapılan Nobre'lerden, canı sıkıldığında kendini attıran Quaresma'lara kadar birçok karaktersize Sanlı'nın, Rıza'nın, Şifo'nun taktığı pazuband verildi. Kaptanlık ayağa düştü. Ayağa düşen kaptanlığı tekrar önemli hale getirmek Beşiktaş'ın mevcut haldeki enkazını temizlemeye yönelik önemli bir harekettir. Semboliktir.

Uzun zamandan beri Ernst'in kaptan olması gerektiğini düşünüyordum. Eğer önümüzdeki sene takımda kalacaksa takım kaptanımız Fabian Ernst olmalıdır.

Not: Görseli, facebook kapak fotoğrafı boyutunda tasarladım. Bu şekilde isteyen herkes bu imajı böyle kullanabilir. Kullanmak isteyenler bloga ve bu linke referans verirlerse sevinirim.

10 Mayıs 2012 Perşembe

Kafa Farkı

Nette gezinirken San Siro'nun eski fotoğraflarına denk geldim. Ne kadar güzel, ne kadar estetik bir staddır yarabbi ve 1990'da çatı yapılırken o estetik nasıl bambaşka bir boyuta taşınmıştır. O kolonların tasarımı stadın geri kalanına nasıl uyumludur, nasıl bambaşka fakat aynı dokuya sahip bir stad çıkmıştır ortaya.
Ve tabi ki bizim İnönümüz. Kesinlikle bir tasarıma harikası değildi, zamanın stadlarına göre bir farkı, bir çarpıcılığı yoktu belki ama gerek coğrafi konumu gerekse onu İnönü yapan taraftarıyla her zaman özel bir staddı. Lakin üzerine öyle bir çatı konduruldu ki, hani kuş kondursan bu kadar olur. Tamam ucuza geldi, tamam yeni açığa biraz koruma sağlandı, ama insan o çirkinliğe baktıkça "değer miydi?" demeden geçemiyor. Dünyanın herhangi bir stadına o çatıyı koyun, İnönü'ye ne kadar uyduysa ondan daha az uyamaz.
Milano devleriyle Beşiktaşımızın bütçelerini kıyaslıyor değilim, lakin yeni stad muhabbetinin canlandığı şu günlerde bu "ucuz etin yahnisi" muhabbetinin bizi yine bu manzaraya götürmesinden de tırsıyorum.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Bir peri masalı

Bir varmış bir yokmuş. Yiğidin harman, etiğin her derde derman olduğu bir kara parçası varmış, üç tarafı denizlerle çevrili. Uzak bir adada icat edilen top tepikleme oyununu, ki adına futbol derler, çok severler, onla eğlenirlermiş.

Senelerden bir sene gelir çatar, bu futbol takımlarından birinin İlhan Ekşioğlu adında bir yöneticisi, Cemil Turhan adında bir futbol şubesi görevlisi öğlen yemeği yerlerken başlarlar espriye. 'Abi,' der İlhan Cemil'e, 'Bizim Ankaragücü maçını para versek de kolaylaştırsak ne komik olur di mi?'. Çok güler Cemil buna, çünkü bu ülkede böyle şeylerin olmayacağını herkes bilir. Cemil de der ki, 'Abi menajer bir arkadaşım var Yavuz Ağırgöl, onu arayıp bu esprini anlatmalıyım, o da çok güler buna.' Cemil Yavuz'u arar, sonra bir kahkaha bir kahkaha.

Esprisinin tuttuğunu gören İlhan, Gençlerbirliği maçı için de aynı espriyi yapar. Bu kez Gençlerbirliği'nin kalecisi Serdar Kulbilge'ye, yardımcı antrenörü Cengiz Demirel'e, bir de menajer Mehmet Şen'e yapar bu espriyi. İlhan komedinin kralı olmuştur.

Aynı takımın bir başka yöneticisi olan Şekip Mosturoğlu, İlhan'ı bir gün arar der ki 'Senin esprine seviye farklı bir boyut katıyorum İlhan, izle millet kırılacak.' Şekip yakın arkadaşı Eskişehirli futbolcu Ümit Karan'ı arar, 'Oğlum çok komik bir esprim var!' der. Ümit şüpheli yaklaşır, 'İlhan abinin maç satın alma esprisi mi, abi ona çok güldüm ya ama dinledim onu.' der. 'Yok oğlum' der Şekip, 'bu espri farklı. Ben sana para versem de, siz Trabzon maçında iyi oynasanız nasıl olur' der. Espriyi duyan Ümit, bu yepyeni bakış açısını görünce gülmeye bir başlar, derler ki halen gülmektedir.

Espri kasıp kavurmaktadır. Yine bir gün, Sivasspor yöneticisi Ahmet Çelebi bir gün İstanbul'a gelir, yolda para bulur. Çok terbiyeli olduğu için bu şehrin yeddiemini kim söyleyin de teslim edeyim parayı der. Halk, şehrin belediyesinin takımında oynayan İbrahim Akın namlı çocuğun hem futbolculuk hem şehirde yeddieminlik yaptığını söyler. Ahmet Çelebi de gider parayı İbrahim Akın'a teslim eder. O sırada muhabbete dalarlar. Esprinin popülerliğinden dem vuran Ahmet Çelebi İbrahim'e 'Oğlum düşünsene, bu parayı sana Fenerbahçe maçında kötü oyna diye verdiğimi'. Espri bambaşka bir boyut kazanmıştır, İlhan kendi takımının oynadığı maçla ilgili, Şekip kendilerini ilgilendiren maçla ilgili espri yaparken, Ahmet bambaşka bir takımla ilgili espri yaparak İbrahim'i kırıp geçirmiştir.

Ülkedeki etik anlayışı çok üst düzey olduğundan bu esprileri duyan ve yağdırmayı seven Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu, masalımızda adı geçen herkese ceza yağdırır. Her şey bir espriden ibaret olduğundan, esprilerin hepsiyle ilgili olan kulübe ses eden çıkmaz. Oy çokluğuyla.

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.


Bu da mı ne? Gelsenkirchen derler adına da Türki dillerde bazen şu isimle anarlar.

Yersen kirchen.