17 Ağustos 2013 Cumartesi

2013 / 2014 Formalarımız ve Forma Kültürü

Pazar günü Beşiktaş için yeni sezon başlıyor, sezon öncesi dönemin (benim adıma) en heyecanlı kısmı olan "yeni formaların açıklanması" da dün sonlandı. Bu yazı yeni formalar ve Beşiktaşımızın oturtmakta epey zorlandığı forma kültürü hakkında olacak.


2013 / 2014 formaları hakkındaki yorumlarımı Ekşi'ye yazdım (link). Özetlemek gerekirse bu seneki formaları beğendim, son yıllardaki en iyi serimiz olduğunu düşünüyorum. Üçü arasından da favori formam siyah forma. Fakat bu biraz da siyah formalara genel olarak mevcut olan gönül bağımdan dolayı. Gri formanın üzerindeki baskıyı siyahtakinden çok daha fazla beğendim. Eğer bu iki baskı yer değiştirseydi o zaman siyah forma uzak ara favorim olurdu. Yoksa aslında bu seneki en derli toplu formamız gri forma. Şikayetlerim ise 3 maddede yoğunlaşıyor:

1) Çubuklu forma gerçek çubuklu değil
2) Logomuz çok büyük kullanılıyor
3) Beşiktaş'ın klasik forması "beyaz forma / siyah şort / beyaz tozluk"tur, beyaz forma üretilmemesi kabul edilemez.

Çubuklu konusunda sözlükteki entrylerimde yeteri kadar örnek verdiğimi düşünüyorum, özellikle bizim renklerimize sahip (ve taraftarımızın yıllardır formalarını stadımızda giydiği) Juventus gibi bir örnek gözümüzün önünde dururken bu konuya daha fazla enerji harcamak istemiyorum.

Logonun büyüklüğü konusunda da epey şikayet ettim, lakin hala derdimi çok anlatamadığımı düşünüyorum. O yüzden aşağıya bir fotoğraf ekliyorum, bu seneki gri formamızın mevcut logosu solda, olması gereken boyutlardaki logosu sağda. Sağdaki formanın ne kadar daha orantılı, ne kadar daha zarif olduğu umarım herkes tarafından görülüyordur. Yukarıda da dediğim gibi bu seneki en derli toplu formamız bence gri forma, tek sorunu ise logo boyutu.


Gelelim dananın kuyruğunun koptuğu yere. Aslında geçen sezon devre arasında "kırmızı forma" konusunda bir yazı yazmak istiyordum ama nasip olmadı. Birkaç hafta önce Galatasaray Formaları blogunda (ki GS blogu diyip geçmeyin, forma kültürünü seven herkes için çok keyifli bir blog) şu incelemeyi gördükten sonra daha kapsamlı bir yazı yazmak istedim, onu da şu anda okuyorsunuz.

Beşiktaş'ın klasik forması beyaz forma / siyah şort / beyaz tozluktur. Çubuklu değil, baştan aşağı beyaz forma değil. Vedat Kaptan'dan MAF'lı döneme, Baba Hakkı'dan Şenol-Birol'e en istikarlı şekilde karşımıza çıkan forma bu. Siyah tozluk da geçmişte epey kullanılmış ama ilerleyen yıllarda beyaz tozluklu kombinasyon daha çok tercih edilmiş. Biz nedense 90ların sonundan başlayıp Mustafa Denizli ile gelen şampiyonluğa kadar siyah şorttan vazgeçtik, iç saha forması olarak bembeyaz formalarla çıktık. 2009'da şampiyon olmamıza birkaç maç kala taraftarın nasıl Denizli'ye gidip "siyah şort" giyelim diye özel ricada bulunduğunu ve Galatasaray maçına beyaz forma / siyah şort / siyah tozluk ile çıktığımızı bazılarınız hatırlayacaktır. Yöneticiler tarafından neredeyse kaybettirilen bir kültür taraftar sayesinde kurtulmuştu o zaman. Özellikle 2010 / 2011 sezonunda düzenli olarak beyaz forma / siyah şort çıktı karşımıza. Sonra geçen sezon geldi...

Bu noktada kırmızı formaya karşı özel bir garezim olmadığını belirtmek isterim, her Beşiktaşlı gibi ben de Pascal'ın üzerindeki o kırmızı formayı unutmadım. Fakat herşeyin de bir ayarı var, 3. forma diye tanıtılan formayı sen iç saha formasına çevirirsen kabak tadının da ötesine geçmiş olursun. Aslında bu formanın başımıza nasıl bir bela olacağı sezonun başından belliydi. Lig başlamadan Manchester City ile yaptığımız hazırlık maçında onlar bordo biz kırmızı formamızı giymiştik. Siyah/Beyaz ve Açık Mavi/Beyaz renklerindeki iki takımın karşılaşmasında herhalde bundan daha komik bir görüntü çıkamazdı. O zaman durumdan biraz tırsmıştım ama belanın geleceği boyutları ben bile tahmin edememiştim.

Kırmızı formayı bir saniyeleğine kenara koyup "iç saha forması" kültüründen bahsetmek isterim. Avrupa'da belirli bir ağırlığı olan tüm köklü kulüplerde iç saha forması kültürünü görebilirsiniz. Sezon başından bir iç saha forması belirlenir, bu forma yıllardır devam eden iç saha forması renklerinde olup sadece ufak tasarım detayları değiştirilmiş olur. Sezon başlar, dünya tersine de dönse o takım iç sahadaki maçlarının tamamında o formayı giyer. El emeği göz nuru yapmış olduğum araştırmamdan örnekler vererek size bunu daha iyi anlatmak isterim.

Bunlar Manchester United'ın 2012/2013 sezonunda yaptığı karşılaşmalarda giydiği formalar. Üsttekiler iç saha, alttakiler deplasman maçları.


İç sahada hiçbir maçta sektirmeden kırmızı forma / beyaz şort / siyah tozluk giymişler. Yıllardır da bu böyle devam ediyor. Dış sahada ise ellerinden geldiği kadar iç saha formasını korumuşlar, yeri geldiğinde şortu veya tozluğu değiştirmişler. 3. formaları olan mavi formayı ise sadece 2 maçta giymişler, kırmızı/beyaz çubuklu forma giyen Sunderland ve Stoke maçlarında.

Bir diğer örnek ise Real Madrid:


Yine iç sahada istinasız tek forma giyilmiş, bu forma dış sahadaki 8 maçta da korunmuş.

Şimdi gelelim kağıt üzerinde siyah-beyaz renkli Beşiktaşımıza.


Hani aslında şu noktada "allah belanızı versin" diyip yazıyı bu görselle sonlandırasım var. Nereden başlayım yahu, iç sahada tam bir istikrarsızlık komedisi olduğundan mı, yoksa sezon içindeki tek istikrarın 3. formanın 1. forma gibi kullanılması olduğundan mı? 90'ların efsane dergisi "Süper Futbol" aylık düzene geçtiği zaman ilk sayısının kapak konusu olarak "formalar"ı seçmişti. Baya kapsamlı, keyifli bir yazıydı. Orada takımlarımızın forma kültürü olmadığından, birçok formada "uğur" sebebiyle ısrar edilip "uğuru bitince" o formların terk edildiğinden bahsediliyordu. Yaklaşık 15 sene geçmiş, kulüplerimizde değişen hiçbir şey yok.

Kasımpaşa maçında mantıklı bir şekilde giyilen kırmızı forma bir şekilde tek maçta "uğurlu" oldu, iç sahada Mersin İ.Y. maçında giyildi. Taraftar da uzun zamandır kırmızı formaya hasret olduğu için kimse "Hacı hayırdır? Mavi/kırmızılı takıma karşı iç sahada kırmızı forma giymişsiniz?" demedi. Beşiktaş kazanmaya başladıkça da aslan payını forma aldı ve biz forma kullanımı olarak belki de son 20-30 yılın en saçma uygulamasına şahit olduk. Konunun iyice absürdleştiği yer, bu formayı Gençlerbirliği ve Elazığ deplasmanlarında da giymeyi başarmış olmamız. Forma kültürü memlekette o kadar kayıp ki, iç saha renkleri kırmızı/siyah ve bordo/beyaz olan bu iki kulüp bunlardan vazgeçip Beşiktaş'a yol vermekten çekinmemiş.

Aslında Kasımpaşa maçı ile başlayan kırmızı forma kabusu yine Kasımpaşa maçı ile bitmeliydi. Beşiktaş kırmızı forma ile ilk defa o maçta mağlup olmuştu, teknik olarak "uğur" bitmişti. Fakat bir sonraki Mersin maçını beyaz forma ile kazanmamız bile bazılarını tatmin etmemiş olacak ki Bursa maçına yine kırmızı forma ile çıktık. Bursa malesef bize "okkalı" bir tarife çekince kırmızı forma da bir daha görülmemek üzere kayboldu. Bu acı dolu süreçteki bir detaya dikkat çekmek isterim, İnönü'deki bir Fenerbahçe maçına kırmızı formayla çıktık. Real'in Barcelona maçına beyaz forma ile değil de 3. formasıyla çıktığını düşünün, aha o kadar saçma bir hareket.


Böyle bir Real - Barça maçı olabilir mi? Tabi ki olamaz. Ama şöyle bir Beşiktaş - Fenerbahçe maçı oldu.



Şimdi taa en başta değindiğim konuya geri dönersek. Beşiktaş'ın iç saha forma kültürü yok, Türkiye'de kimsenin yok, ama Beşiktaş geçen seneki kırmızı forma rezaletiyle resmen mum dikti. Bu konu Bursaspor maçıyla kapanmış gibi dursa da bu sene beyaz forma çıkmamasıyla yeniden alevlendi. Biz forma kültürü diye yırtınalım, içeride beyaz forma / siyah şort diyelim, beyaz forma çıkartılmıyor bile. Bu kadar kaliteli formaların yapıldığı bir sezonda çıkartılmıyor olması ise ayrı acı verici.

Zararın neresinden dönsek kar olur acaba diyoruz, TFF'nin sitesindeki formalara bakıyoruz. Bu sene iç saha formamız olarak çubuklu görünüyor.


Mevcut formalar arasından doğru tercih. Sadece şort konusunda bazı şüphelerim var. Çubuklu'nun arkası bembeyaz, o yüzden arkadan bakınca beyaz şortlu kombinasyon "bembeyaz" görünecek. Acaba siyah şort / beyaz tozluk tercih edilse daha mı doğru olurdu diye düşündüm, fakat bu kombinasyon seçenekler arasına bile konmamış, ben de sizler için yaptım.

Önden biraz "fazla siyah" görünse de arkadan görünümde tam iç saha formamızın olması gerektiği gibi görünecektir. Bu noktada iki tercih de olabilir tercihlermiş, yönetim tercihini beyaz şorttan yana kullanmış. Şimdi önemli olan bu kombinasyonun iç sahadaki her maçta giyiliyor olması. En az 17 tane maça bu kombinasyonla çıkıyor olmalıyız. Fakat daha ilk maçtan tosladığımızın haberleri geliyor. İçerdeki ilk maç olan Trabzon maçına siyah forma ile çıkacağımız söyleniyor, sırf o en son çıktığı için. Trabzon maçı bir nebze "formayı tanıtma" aracı olarak kullanılacakmış. Dedikodular ne kadar doğru bilmiyorum ama önceki icraatlar ile kıyaslandığında hiç de uzak bir ihtimal gibi gelmiyor.

Biz zararın neresinden dönsek kardır diyoruz, ama sürekli yeni bir hataya doğru yelken açılıyor. Çok kaliteli formalar ufak detaylar yüzünden efsane formalar olmaktan uzaklaşıyor. Uygulama yanlışları 110 yıllık kulübü geleneği olmayan bir amatör küme takımı gibi gösteriyor. Baştan aşağı herşeyi kokuşmuş olan bir ülkede "iç saha forması istikrarı" arıyor olmak bazılarınıza "gerizekalılık" gibi görünüyor olabilir, gayet iyi anlıyorum. Fakat bu kadar basit uygulamaları yapamamak da bana saçmalık gibi geliyor.

Yeni sezon, yeni umutlar, kimbilir belki bir yerinde istikrarlı formalar? Vira bismillah...


UFAK BİR NOT: 2012/2013 sezonu başlamadan önce, Beşiktaş kulübünden bazı yetkililerle merchandise konusunda görüşmeye gittik. Tasarımcı bir Beşiktaşlı olarak kulübün merchandise konusunda çok eksik olduğunu düşünüyordum, bu yüzden bir arkadaşımın daha yardımını alıp, bir dosya ve kapsamlı bir ürün yelpazesi hazırladıktan sonra yetkililerle görüşmeye gittik. Bu görüşme aslında olumlu geçmişti, fakat daha sonra bir yere varmadı. En son olarak "şu anda yoğunuz, gelecek sezon başında tekrar görüşelim" noktasına geldik, ben de ondan sonra tekrar takip edemedim malesef. Şimdi bunları neden anlatıyorum? Bir çok farklı platformda formalar ve forma kültürü konusundaki eleştrilerimi dillendiriyorum, yarın öbür gün biri çıkıp "bu lavuk Beşiktaş'a tasarım yapmaya çalışıp becerememiş, ondan hırsını böyle çıkarıyor" desin istemem, zaten durum öyle birşey de değil. Neyse, özetle konunun aslını benden duyun istedim.